top of page
Original on Transparent.png

4. Hukuk Dairesi         2021/17549 E.  ,  2021/8333 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından davanın kabulüne ve İtiraz Hakem Heyeti tarafından davalı vekilinin itirazının reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından süresi içinde temyizi istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
K A R A R
Davacı vekili; 26.09.2019 tarihinde meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki deprem nedeniyle davacıya ait taşınmazın ağır hasar gördüğünü, riskli yapı olduğunun yetkili kurumca saptanıp tahliyesine karar verildiğini, davalı tarafından yapılan 2.026,17 TL'lik ödemenin gerçek zararı karşılamadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 40.001,00 TL. tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; eksper raporuyla saptanan hasar bedeli 2.026,17 TL'nin ödenmesiyle sorumluluklarının son bulduğunu da belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; davanın kabulü ile (taleple bağlı kalınarak) 40.001,00 TL. tazminatın davalıdan tahsiline dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, İtiraz Hakem Heyeti tarafından davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zorunlu deprem sigorta poliçesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davacıya ait olup davalı nezdinde zorunlu deprem sigorta poliçesiyle sigortalı olan 11 nolu bağımsız bölümün deprem nedeniyle ağır hasar gördüğünü ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuş; davalı ise, depremin doğrudan sebep olduğu zarar bedelinin eksperce belirlenmesi üzerine gerekli ödemeyi yaptığını savunmuştur. Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından, 18.12.2020 tarihli bilirkişi heyeti raporu benimsenerek, depremin doğrudan etkisiyle oluşan zarardan davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş; davalının bu karara itirazı da İHH tarafından reddedilmiştir.
Davacıya ait konutun deprem nedeniyle ağır hasar gördüğü ve riskli yapı haline geldiğinin, AFAD ile Çevre Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından tespit edilip ilan edildiği; anılan bu karar gereği de Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı'nın 12.03.2020 tarihli tebligatı ile binanın tahliyesine karar verildiği, ağır hasarlı ve riskli yapının yıkımının gerçekleştirileceği hususlarının bildirildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Resmi kurumlar tarafından yapılan bu tespitler de dikkate alındığında, sigortalı konutun bulunduğu binanın yapımının
gerçekleştirildiği 2000-2006 yılları arasındaki dönemden bu yana zaman içinde binada oluşan yapısal bozulma ve yapım eksiğinin mi yoksa depremin doğrudan etkisinin mi zarara neden olduğu, taraflar arasındaki temel uyuşmazlık noktasıdır. Açıklanan bu uyuşmazlığın çözümünün, özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği her tür izahtan uzaktır. Teknik değerlendirme yapılırken de, depremin meydana geldiği yer (merkez üssü), depremin şiddeti, sigortalı konutun bulunduğu yer ile depremin merkez üssü arasındaki mesafe vs. gibi birçok verinin detaylı irdelenmesiyle sonuca ulaşılması gerekli olup, anılan bu değerlendirmeler, konusunda uzmanlığı bulunan jeoloji mühendisi bilirkişi tarafından yapılmalıdır.
Hakem Heyeti tarafından benimsenen 18.12.2020 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi heyetinin 1 inşaat mühendisi ve 1 jeofizik mühendisinden oluştuğu görülmektedir. Anılan bilirkişi raporunda; "depremin meydana geldiği Marmara Denizi açıkları ile İstanbul merkezi arasındaki mesafenin 67,59 km olduğu, ana depremden sonra 150 artçı depremin daha meydana geldiği, belirlenen bu hususlara göre sigortalı yerin depremden dolayı etkilenmiş ve hasar görmüş olmasının mümkün olabileceği; resmi kurumlar tarafından binanın riskli yapı olarak tespiti ile dava konusu deprem arasında illiyet bulunduğu" şeklinde görüş bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunda, deprem ile binanın riskli yapı olarak tespiti arasında illiyet bulunabileceği ihtimal olarak bildirilmiş ve kesin bir şekilde tespit yapılmamış olduğu; ayrıca, deprem merkez üssü ile İstanbul merkezi arasındaki mesafe gibi genel- soyut ifadelere yer verilip, davacıya ait sigortalı taşınmazın konumu ve etkilenme derecesi hakkında somut değerlendirmeler yapılmadığı; depremin şiddetini belirleyen yeryüzüne yakınlık (yerin ne kadar altında gerçekleştiği) vs. ile sigortalı konuta olan mesafeye göre etkilenme derecesi konularında hiçbir değerlendirme yapılmadığı; tespitlerin sadece dosya üzerinden yapılan incelemeye dayalı ve yüzeysel olduğu görülmektedir ki bu nedenlerle, esas alınan rapor yeterli bir rapor değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu sigortalı konutun bulunduğu 8 katlı binada yer alan tüm konutlar için aynı gerekçelerle davacının tazminat talep ettiği ve her bir konuta ilişkin istemin farklı tahkim dosyasında incelendiği gözetilerek, dosyaların birbiri ile irtibatı da sağlanıp diğer dosyalarda alınmış raporların dosyaya kazandırılması ve binaya ait yapı ruhsatı- proje vs. belgelerin ilgili yerlerden temin edilmesinden sonra; konusunda uzman farklı 2 jeoloji mühendisi, 1 inşaat mühendisi ve 1 sigorta hukukçusundan oluşan bilirkişi heyetinden (bina yıkım işleminin gerçekleştirilmemiş olması halinde yerinde inceleme de yapılarak), yukarıdaki açıklamalar ışığında sigortalı konutun riskli ve ağır hasarlı olarak tespitine neden olan hasarlarının, davaya konu deprem olayının doğrudan etkisiyle mi yoksa binanın yapısal özellikleri (yapım eksiği) ile zaman içinde ortaya çıkan yapısal bozulmaları nedeniyle mi meydana geldiğinin tespiti, depremin doğrudan etkisiyle hasarın oluştuğunun (zararın ZDS teminatında olduğunun) saptanması halinde ise, ZDS Genel Şartları ve ZDS poliçesi gereği davacının talep edebileceği tazminat miktarının ne olduğu hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; hasarın ZDS teminatı kapsamında olduğunun tespiti halinde, davacıya ait taşınmazın yapım yılının (1990 mı yoksa 2000 mi) netleştirilmesi ve davaya konu deprem tarihi olan 2019 yılına göre hasar bedelinin hesap edilmesi, poliçedeki % 2'lik muafiyet bedeli düşümünde poliçe hükümlerinin dikkate alınması gereğini gözetmeden, doğrudan sigorta bedeli üzerinden muafiyet ve ödeme düşümü ile sonuç tazminatı belirleyen raporun benimsenmesi de doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA; dosyanın, hakem dosyasının saklanması kararını veren İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmesine; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 08/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

bottom of page